LATEST ANNOUNCEMENTS
90’larda Gurbetçi Yeşilce’li Olmak–1-YAYLA
İstanbul’da doğup büyümemize rağmen yazın okulun son zili ile Yeşilce’ye büyük bir özlem ve hasretle başlardı Azmi Abi'nin otobüsünde yolculuğumuz. Ot vakti başlamamış olduğundan yaylalarda olurdu insanlar. Kızılağaç Yaylası'nda biz gidince öküzlerimizi alır yazlık taraflarına gütmeye giderdik 7 – 8 kişi. Tabii önümüzde nerdeyse tüm yaylanın öküzleri.
Şarkılar türküler naralarla İstanbul’da bulamadığımız huzuru, mutluluğu bulurduk yazın ortasında çise ve dumanın arasında. Yetkin abi; İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur Şarkıları söyler biz de eşlik ederdik. Hatta yoldan geçen birinin bu sesi keşfetmesini dahi hayal ederdik.
Bazen çise ve dumandan öküzlerin Zile sınırından aştığını fark edemez Zile bekçileri ile başlardık mücadeleye. Büyüklerimiz gider alırdı genelde Zile tamlarından hayvanları.
Kabadüz’de top oynar, topu bazen Eğrek deresinden almak zorunda kalırdık. Dereye kadar gitmesin diye attığımız deparı olimpiyat oyunlarında atsak herhalde Usain Bolt şapka çıkarırdı bize.
Yayla evlerimiz tek odalı sıralı yatakları olan mütevazi mekanlardı ve Z kuşağının pek hayal edemeyeceği şekilde bırakın interneti, cep telefonunu, elektrik dahi olmayıp gaz lambalarının ışığında olur
du sohbetler. Ama gerçek sohbetler yapılırdı sanal değil. Akşamları birbirimize el fenerleri ile gider pili bitmesin diye dua ederdik. Kovulan mallar gelmediği zaman düşerdik peş peşe fenerlerle dağ tepe. Herkes içinde bir korku ile ürperir fakat hiç kimse çaktırmaz cesaret verirdik birbirimize. Gecenin zefiri karanlığında bin bir türlü korku arasında dahi eğlenirdik…
Devam edecek...